"Eğer dikmişsen ADAÇAYINI bahçeye, ne gerek var ölmeye" boşuna söylenmemiş.
Adaçayı (Salvia), ballıbabagiller (Lamiaceae) familyasından Salvia cinsini oluşturan
kokulu bitkilere verilen ad.
30–70 cm boyunda olan bitkinin menekşe renkli çiçekleri halka dizilişlidir. Beyaz keçeli yaprakları
gümüş gibi parıldar ve acımtırak, ıtırlı bir koku yayarlar. Bahçe ada çayı, güneşli bir yerde
yetiştirilmelidir. Don olayına karşı duyarlı olduğu için, kış boyunca çam dalları ile örtülmesi doğru olur.
Bir başka tür olan çayır ada çayı (Salvia pratensis), çayırlarda, bayırlarda ve meralarda yetişir.
Çevresine hoş bir koku yayan mavi – menekşe renkli çiçekleri bulunur. Çayır ada çayı (Anadolu
adaçayı) batı ve güney-batı Anadolu'da bol yetişir. Anadolu ada çayından "elma yağı" veya "acı elma
yağı" denilen yağ da üretilmektedir. Bu tür adaçayı da kimyasal yapı ve tedavi etkisi
bakımından tıbbi (bahçe) ada çayına benzemektedir.
Tüylü ve beyazımsı bir renkte olan yapraklarının kurusu çay şeklinde haşlanarak içildiği gibi, et
yemeklerine koku ve lezzet vermek için de kullanılır. Özellikle karaciğer, ördek, kaz, tavuk ve av
hayvanların kızartmalarında koku ve tat için kullanılır. Avrupa mutfaklarında kızarmış patateslerin,
hamurlara koyulan yağların kokulandırılmasında, salamuralarda, etlerin dinlendirilmesinde kullanılır.
Ayrıca haşlanarak yapılan çayı kadınların göğüslerini büyütmekte de yararlıdır.[ Bu etki bitkinin
östrojen içeriği ile ilgilidir.
Bu bitkinin çiçekleri, gargara ve adaçayı sirkesi yapmak için toplanır (bir avuç çiçek, doğal sirkenin
içinde bir süre bekletilir) ve elde edilen sirke, uzunca bir süre hasta yatağından kalkamayan kişilere
rahatlatıcı ve canlandırıcı anlamda sürülerek, masaj yapılır.
Bitki yaprakları çiçeklenme öncesi, eterli yağlar oluştuktan sonra Mayıs-haziran aylarında toplanır.
Etken maddelerinin doruğa ulaştığı öğlen saatlerinde toplanan yapraklar, gölgeli ve havadar bir yerde
kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra ince kıyılarak, hava almayan kaplarda saklanır.
Ada çayı, çok eski çağlarda da ünlü bir şifalı bitki olarak tanınırdı. 13. asırdan kalma bir dizede şöyle
deniyor: "Eğer dikmişsen adaçayını bahçeye, ne gerek var ölmeye!"
Ada çayının eski çağlarda da ne büyük bir övgü ile anıldığını, çok eski bir şifalı bitki kitabı şöyle
anlatıyor: "Kutsal Meryemana, Bebek İsa ile Herodes’un gazabından kaçmak zorunda kaldığında,
kendisini saklamaları için, çayırdaki tüm çiçeklerden yardım istemiş, ama hiçbir çiçek ona yanıt
vermemiş. İşte o zaman adaçayı eğilmiş ve Meryemana sığınacak bir yer bulmuş. Onun sık ve
koruyucu yapraklarının arasına girerek Herodes’un askerlerinden saklanmış ve askerler onu
görmeden geçip gitmişler. Tehlike geçiştirildikten sonra, saklandığı yerden çıkan Meryemana, tatlı
sesiyle ada çayına şöyle demiş: Bu andan sonra sonsuza dek insanların en çok sevdiği çiçek sen
olacaksın. Seni, insanları tüm hastalıklardan koruyacak kadar güçlü kılıyorum. Bana yaptığın gibi,
onları da ölümden kurtar!” İşte o zamandan beri adaçayı, insanları iyileştirmek ve onlara yardım etmek
için her yıl yeniden çiçekleniyor."